Övgü Paradoksu ve Çocuklarda Özgüven

Son yıllarda çocuk eğitiminde en öne çıkan tavsiyelerden bir tanesi çocuklarınızın başarıları karşısında onları övmenizin özgüvenlerini arttıracağı üzerine. Hadi gelin bu konuyu biraz daha açalım ve övgünün aslında böyle işlemediğini anlayalım. Ben çocuk sahibi olmadan bu yazıyı yazabildiğim gibi sizin de okumanız için çocuk sahibi olmanıza gerek yok.

Kendi çocukluğum ile girip konuya, bilimsel deneyler ile devam etmek istiyorum.

İlköğretim geçmişimde baktığımda başarılı buluyorum kendimi, full 5 bir karne, sporuydu satrancıydı ne ararsan var, tek eksik olan ise bir aferin sözüydü.

Ailemin (babamın) övgü konusunda pek cömert olduğunu söyleyemeyeceğim.

Ağzımla kuş tutsam babamın ağzından çıkartamıyorum şu kelimeyi, sizlerden de aynı şeyleri yaşayanlar mutlaka olmuştur. 98/100 aldığımda “süpersin” lafını beklerken, her seferinde “daha iyi not alan var mı?” cümlesini duymak çocukluğumun en büyük hayal kırıklığıdır. Aldığım notlar beni zeki olduğuma inandırsa da babamdan aldığım geri dönüşler yüzünden hiçbir zaman başarılı olduğuma inanamadım.

Farklı davranışlar gösterebilir insanlar bu durumda, pes edebilir, özgüvenleri düşebilir fakat benim örneğimde bu hayal kırıklığı, beni her daim daha iyi olmaya iten en büyük motivasyon oldu. Bir süre sonra babamın benden beklentileri, benim kendimden beklentilerime dönüştü. Zamanında aldığım her dandik madalya veya kıçı kırık matematik quizlerinde aldığım her not için beni göklere çıkarmadıkları için aileme bir kez daha teşekkür ediyorum. Aksi taktirde ortalama şeylerle yetinen, daha iyiyi hedeflemeyen bir insan olurdum.

Çocukluğumda övgüden yoksun olmak, hem karakter hem de özgüven gelişimimi pozitif etkilediğini söyleyebilirim, peki çocukları yetiştirirken “övgüyü” ne miktarda kullanmamız gerekiyor?

Haydi bir de bilimsel açıdan yaklaşalım konuya.

Çocuklarda Özgüven

Övgü paradoksu (The Praise Paradox) terimi Eddie Brummelman tarafından çocuk gelişimi üzerine yazılan bir makalede ortaya atılıyor. Yazara göre övgüyü kullanma şeklinize göre çocuğunuzu özgüvenli veya narsist olarak yetiştirmeniz gayet mümkün. Kökeni 70’lere dayanan özgüven hareketi, yıllar boyu çocuklara övgü vermenin çiçeklere su vermek gibi işlediğini savunmuştur fakat süreç bu kadar basit bir mantıkla ilerlemiyor.

Narcissists believe that they are superior, while those with high self-esteem believe that they are worthy. Eddie Brummelman

Narsistlik 7 yaşlarında oluşurken, “ben diğerlerinden üstünüm” gibi bir mantıkta ergenlik yıllarında çok daha derin bir şekilde çocuklara işliyor. Çocukların bu yola düşmesinin nedenlerinde biri de “şişirilmiş övgüler”.

“Güzel olmuş”, “Çok güzel olmuş” ve “Harika olmuş!” çocuğunuzun çöp adam çizimine verebileceğiniz üç farklı tepki ve bunlardan bir tanesi sizin de fark ettiğiniz gibi şişirilmiş övgü olarak geçiyor.

Bu yazından çıkaracağımız ilk ders, övgülerimizi abartmamamız gerektiğidir. Elbette çocuklarımızı taktir etmek isteriz fakat her ufak başarılarından onları göğe çıkarmak pek de doğru değil.

Yazara göre çocuğunuzu narsistlik yolunda kaybetmeden özgüvenli bir şekilde yetiştirmek istiyorsanız da sevgi, alaka ve ilgi üçlüsü güzel bir başlangıç olacaktır.

Ebeveynlerin yaptığı bir diğer övgü hatası da çocuklarını çalışkan veya azimli olarak değil de zeki olarak etiketlendirmeleri. Çocuğunuzun her başarısında onun zekasını övmeniz ileride kendini sınaması ve daha iyiyi hedeflemesi için bir engel oluşturup zeki etiketlerini kaybetmemeleri için hep sakin sularda yüzmelerine neden oluyor.

Bir örnekle açıklayalım bunu.

Dr. Carol Dweck ve ekibi New York’daki 20 ilk öğretim okulunda 5. sınıflar üzerinde bir test uyguluyorlar. Basit puzzlelar içeren bu testin ardından öğrencilerin yarısında; “çok zekisin” tarzı övgüler sunarken diğer yarısı “çok çalışıyor olmalısın” ve “çok emek sarf ettin” şeklinde övülüyorlar.

Bir süre sonra çocuklar ikinci bir deney için çağrılıyorlar ve iki seçenek ile karşı karşıya bırakılıyorlar. İlk teste benzeyen kolay bir test veya bir üst seviyede daha zor bir test. Çok çalışkansın şeklinde övülen çocukların %90’ı zor testi seçerken, çok zekisin diye övülen çocukların büyük kısmı kolay testi seçiyor.

Bu yazıdan çıkaracağımız ikinci ders:

Çocuklarınızı “zeki” olarak överseniz bu etiketin bozulmaması için asla kendilerini zorlamayacaklardır ve ufak riskler almaktan bile çekineceklerdir.

Çocuklarınızı zekaları üzerinden değil, çalışkanlıkları, azimleri ve üstüne emek harcayarak geliştirebilecekleri özellikleri üzerinden övmeye çalışın.

İçeriği Paylaşmaya Ne Dersin?

Burag Hançer

Usanmadan yapılan hatalar, çıkarılan onlarca ders ve bu süreçte gelişen bakış açılarım. İşte size Yirmilerim... Beni 3 dakikada tanımak için linke tıkla! Aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan da maceralarımı takip edebilirsin :)

0 0 vote
Article Rating
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments