Kafaya Takmama Sanatı – Odaklanma İlizyonu
Gereksiz şeyleri sık sık kafaya takarak her fırsatta hayatı mı sorguluyorsun?
Bu kafaya taktığın ufak negatif şeyler seni mutsuzluğa mı itiyor?
Hadi gelin bu konuyu birazcık açalım.
Odaklanma ilizyonu, hayatımız üzerine değerlendirmeler yaparken büyük resme odaklanmak yerine yakın zamanda olan olaylara ve spesifik konulara ağırlık verdiğimizi öne süren bilişsel bir ön yargıdır.
Bu hatalı odaklanmalar da sonuç olarak kafamıza takılarak ufacık sorunları devleştirmemize yol açarlar.
Bir insan mutlu musun sorusunu iki şekilde algılayabilir. O an hissetiği mutluluk ve genel olarak hayatta ne kadar mutlu olduğu. Fakat bu iki durumda da cevabınız yakın zamanda olan olaylara odaklanarak şekillenir. Biraz önce bir dostunuz ile kavga ettiyseniz şu an mutsuz hissetmeniz gayet normal ama bu kavga genel hayatınızda çok çok ufak bir yere sahip iken bu mutuzluğunuzu günlere hatta haftalara yaymanız çok yanlış.
Çok ufak bir olaydan dolayı mutsuzluğunuzu geniş bir zaman dilimine yaymanızın nedeni ise bu konuya kafanızı takarak zaman içerisinde problemi kendiniz ile sürüklemenizdir.
Problem sizi kovaladığı gibi konu ile ilgili başka negatif düşünceler yaratıp işi iyice içinden çıkılmaz bir hale sokar.
Hadi ufak bir egzersiz yapalım.
Sizlerden son bir hafta içerisinde kafanıza taktığınız ufak şeylerin listesini çıkarmanızı istiyorum.
Arkadaşınızın yaptığı negatif bir yorum, iş yerinde yaptığınız ufak bir hata veya sınavda aldığınız kötü bir not, yazın gitsin.
Bu ufak negatif olayların bütün hayatınızdaki payı ne?
Peki bunlara karşı tutumunuz ne oldu?
Hangilerini kafanızdan atabildiniz ve hangilerini peşinizden sürüklediniz?
Ufak bir sorunu kafanıza taktığınızı anladığınız anda yapmanız gereken şey ilk fırsatta bir teşhis koymaktır. Bu problemin tedavisi sizde ise hemen işe koyulun aksi taktirde probleme daha da odaklanarak bir hastalık gibi zihninizi sarmasına izin verirsiniz. Bu da yetmezmiş gibi negatif düşüncelere odaklanmanız diğer negatif düşünceleri çekerek sizi içinden çıkılmaz bir hale sokar.
Öğüt vermesi ne kadar kolay olsa da, kafamdan atamadığım bazı negatif düşünceler bana da sık sık dadanıyorlar. Böyle durumlarda negatif düşünceleri kovmak yerine pozitif düşünceleri kendime çekerek odaklanma ilizyonunu kendi lehime kullanmayı öğrendim.
Her sabah işe giderken hayatım ile ilgili iyi giden herhangi 5 şeyi düşünmeyi alışkanlık haline getirdim. Aynı şekilde kendimi negatif düşünceler içinde bulduğum zaman, bu pozitif düşünceleri çağırmanın negatif düşünceleri kovmaktan çok daha kolay olduğunu fark ettim.
Kullanabileceğiniz diğer bir yöntem ise kafanıza taktığınız şeyin bütün hayatınızdaki payını objektif olarak ölçmektir. Negatif düşünceyi bir an olsun odağınızdan çıkarıp büyük resme baktığınızda canınızın sıkan bazı şeylerin aslında ne kadar da ufak olduklarını göreceksiniz.
Kendini geliştirmenin en iyi yolu adlı içeriğimizde yakın çevrenizin hayatınızı nasıl şekillendirdiğinden bahsetmiştik. Yakın çevrenizin negatif konulardan bahsetmeleri, ufak problemleri göze sokmaları ve şikayetçi tavırlar sergilemeleri de sizi her fırsatta kafaya takma döngüsüne sokabilir. Pozitif şeylerin konuşulduğu ortamlar da tam tersi şekilde işleyerek sizi olumlu tarafa çeker.
Bunu anlatmamın nedeni ise diğer insanları pozitif şekilde etkileme gücünüzün ne kadar fazla olduğunu sizlere hatırlatmak. Okul arkadaşlarınızı, iş arkadaşlarınızı veya akşam eve geldiğinizde ailenizi ufak negatif ayrıntılar ile bombalamak yerine, hayatınızdaki olumlu şeyleri yaymayı tercih ederek akıllarını bir örümcek ağı gibi sarmış kötü düşünceleri bir anda silip süpürmek sizin elinizde.
Veda ederken yorumlara hayatınızdaki güzel bir gelişmeyi yazarak, tüm izleyicilerin şu an kafalarına taktıkları ufak problemlere savaş açmaya ne dersiniz?
Usanmadan yapılan hatalar, çıkarılan onlarca ders ve bu süreçte gelişen bakış açılarım. İşte size Yirmilerim…
Beni 3 dakikada tanımak için linke tıkla!
Aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan da maceralarımı takip edebilirsin 🙂