Sapiens Kitap Yorumu

Bir yazara kafayı takınca bütün kitaplarını silip süpürmek gibi bir his kaplıyor içimi. Yuval Noah Harari de bu yazarlardan bir tanesi. Yazarın Sapiens, Homo Deus ve 21.Yüzyıl için 21 Ders kitaplarını art arda tek nefeste bitirdim ve hepsi için birer adet yazı kaleme aldım.

Bu yazıda da sizlerle Sapiens kitabi ilgili yorumlarımı paylaşacağım. Siz yorumlarımı okumadan önce belirtmek isterim ki bu kitap kesinlikle kütüphanenizi süslemeli…

Sapiens kitabına başlamadan bir ay kadar önce Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabını okuyarak karşıma çıkacak bilgilerin çoğuna zaten temel atmışım. Yine de 20 sayfada bir vay be demeden edemedim.

Sapiens Kitap Yorumu

Sapiens kitap yorumu bir özet niteliği taşımamaktadır, sadece kitap içerisinde hoşuma giden ve ufkumu açan bölümleri sizler ile yorumlayarak paylaşmak istiyorum o kadar.

Tarım bir tuzaktır!

İnsan ırkının avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçişleri bütün tarih kitaplarında kutlanıp bir başarı olarak kabul edilse de, Harari tarıma geçişi insanların yaptığı en büyük hatalarda biri olarak yorumluyor. Eskiden insanlar göçebe bir şekilde, çok sağlıklık bir diyetle (et, bitki kökleri, meyve vs.), özgürce yer yüzünde gezerken, kendilerini ufacık etrafı çamur ve bok ile dolu (bok kelimesini ben kattım abartmak için) evlere kapatarak yüzyıllarca patates ile beslenip lordlarına vergi ödemeyi tercih ettiler.

Biz tahılları evcilleştirdiğimizi sanarken aslında tahıllar bizi evcilleştirmişti. Biz nasıl onları tarlalara ekip yeşerttiysek onlar da bizi köylere ve evlere dikip başlarında beklememizi ve onlar ile ilgilenmemiz için zorladılar.

Mısır gibi popüler tahıllara bakarsak gerçekten de geçtiğimiz 10.000 yılda soylarını sürdürüp dünyaya yayılma konusunda büyük başarı kaydetmişler bizleri kullanarak.

Yazarın tarıma olan bu alternatif bakışı gerçekten de ufkumu açtı, ben burada kısa bir özet geçtim kitaptakileri okuyunca ağzınız açık kalacak.

Hümanist Naziler

19. ve 20. yüzyılda Hümanizm kavramının ön plana çıkması ile doğal olarak her oluşumda gözüktüğü gibi burada da fikir ayrılıklarından doğan kopukluklar oluyor. Liberal hümanizm bireyler için maksimum özgürlüğü hedeflerken, sosyalist hümanizm tüm insanların eşitliğini savunuyor, zaten sosyalist hümanizm ardından da komünizmin yolunu açıyor.

Hümanizm’in 3. kolu olan evrimsel hümanizm ise daha çok Naziler tarafından desteklenerek, işin ucu “Alman ırkı diğer ırklardan evrimsel olarak üstündür bu yüzden de insanlık için soyunun devam etmesi gereken diğer ırklar değil üstün olan Alman ırkıdır” gibi bir yargıya varıyor.

Sonra da neler olduğunu biliyorsunuz zaten.

Bu kitabı okumadan önce hümanizm nedir diye sorsaydınız, ilkokul çocuğu gibi “insan sevgisi” cevabını verirdim. Artık biraz daha kültürlendiğime inanıyorum 🙂

Saatin Kullanımı

Sizce insanlar saatleri ne kadar süredir aktif bir şekilde kullanıyor? Aktif kelimesi o kadar göreceli ki, sorumu utanarak geri alıyorum.

Endüstri devrimi hayatımıza bir çok konuda standartlaşma ve otomasyon getirdi, bunların başında ise fabrikada çalışan işçiler geliyor. Herkes üretim bandında aynı saatte yerini alır ve bant hareket etmeye başlar. Herkes görevini eksiksiz tamamlarsa da, bandın sonunda ürünü elde edersiniz. Fakat çalışanlardan biri eksik ise veya görevini tam yapmazsa bütün üretim sekteye uğrar.

İşte saat kavramı da dünya tarihinin tam bu döneminde ayrı bir önem kazanmış. İşçiler aynı saatte işe başlayarak, aynı saatte mola vermeye ve işten ayrılmaya başlamışlar.

Her şey üretkenlik için!

Tabi bu işçilerin aynı saatte fabrikada olmaları için trenlerin ve toplu taşıma araçlarının da belirli saatlerde belirli duraklara uğramaları gerekiyordu. Bir yandan da şehirler farklı saat dilimleri kullandıkları için tren saatleri çorba halindeydi.

İngiliz tren şirketleri ise kafa kafaya vererek buna bir son vermeye ve Greenwich saat dilimini kullanmaya başlamışlar.

Böylece günümüzdeki şehirler güneş doğum ve batımını bir kenara bırakarak ülkesel saat dilimlerini kullanmaya başlamışlar.

Gitmeden kitap tavsiyeleri sayfama da bir göz atın derim.